18.7 C
İstanbul
5 Ekim 2024, Cumartesi

Bağımsız Maden-İş: Ferhat Nasıroğlu’na Açık Mektup

(ANKARA) – Sendikalı oldukları gerekçesiyle işten atılan Fernas Madencilik işçileri Ferhat Nasıroğlu’na açık mektup yazdı. İşçilerin Ankara’ya taşıdıkları direniş sürerken Fernas’ın sahibi AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu, TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi. Nasıroğlu, düzenlediği basın toplantısında, “Bazı marjinal gruplar, işçileri kışkırtıyor” ifadesini kullandı.

Fernas Madencilik işçileri Bağımsız Maden-İş sendikasına üye olmalarının ardından işten çıkarılmışlardı. Bağımsız Maden-İş sendikası bugün, AKP’li Ferhat Nasıroğlu’na açık mektup yayınladı. Mektupta şu ifadeler yer aldı:

“Ferhat Bey,

Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir basın toplantısı yaparak ilk defa direnişimizle ilgili konuştunuz. Ancak görünen o ki, ya sizi bilgilendirenler hala tarafınızı yanlış yönlendiriyor ya da siz kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorsunuz. Biz işyeriniz Fernas’ın yöneticilerini tanıdığımız için halen ilk seçeneğin geçerli ihtimal olduğunu düşünüyoruz ve bu vesileyle hem size doğruları bir kez daha anlatmak hem de kamuoyunu bilgilendirmek için basın toplantısında söylediklerinizle ilgili bütün milletvekilleri ve basın organlarıyla da aynı anda paylaşmak üzere bu açık mektubu yazıyoruz. 

İki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeyiz, ofisinizi defalarca kez aradık ancak bize TBMM’de olmadığınız söylendi. Siz o sırada TBMM’de basın toplantısı yapıyormuşsunuz. Sendikamızın değilse de işçilerin görüşme talebine olumlu yanıt verirseniz sorunun çözüleceğine inancımızı ve aynı zamanda sorun çözülmeden Ankara’dan ayrılmama kararlılığımızı koruyoruz.

  1. “Kınık’ta yer alan, ismimle anılan işletme…” ve “Şirketin yöneticisi olmasam da…”

Öncelikle işletmeniz Kınık’ta değil, Akhisar’da.

Şirketinizin internet sitesinde son görülen Yönetim Kurulu Başkanı sizsiniz ve herhangi bir güncelleme yapılmamış. Üstelik şirketin adı dahi isim ve soyisminizin kısaltmasından oluşuyor. Elbette milletvekili olduğunuz için şirketteki görevlerinizden teknik olarak istifa ettiniz. Ancak yaptığınız basın toplantısından da anlaşıldığı üzere siz Fernas’ın sahibisiniz. 11 Ağustos 2023’te Mehmet Şimşek ile beraber Fernas bünyesinde yapılan açılış törenine katılırken de görüldüğü (1) gibi Fernas’ın sahibi olmanın avantajlarını koruyorsunuz, ancak anlaşılan o ki şirketinizde yaşanan sorunların sorumluluğunu üstlenmek istemiyorsunuz.

  1. “Bütün yatırımı şirket yapıyor, %34’ünü devlete veriyoruz, yerli ve milli kömürü termik santrale gönderiyoruz…” ve “6 milyar 700 milyon harcama yaptık, 1.5 milyar daha yatırımı kendi öz kaynaklarımızla yapacağız.”

Fernas, Manisa’da  1 milyar 61 milyon 617 bin TL’lik (o günkü kurla ≈190 milyon$) sabit yatırımla linyit madenciliği yapmak ve 1100 kişilik istihdam yaratmak üzere devlet yardımı (yatırım teşviki) verildi. Fernas’ta çalışan madenci sayısı ise 450-500 civarında. Özetle şu anki çalışan işçi sayısının iki katının ücreti alınan devlet desteğinden kolayca karşılanabilir durumda. Bu teşvik kapsamında da 2019 tarihi itibariyle, 7 yıl süreyle Sigorta Primi İşveren Hissesi, yüzde 80 oranında Vergi İndirimi, yüzde 40 Yatırıma Katkı Oranı (YKO), Gümrük Vergisi Muafiyeti, KDV İstisnası ve Faiz Desteği aldı. (2)

Tüm bu hususlar, 7 Ağustos 2019 tarih, 30855 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sitesinde raporlandı ve hatta basit bir Google araması ile ulaşılabilir konumda. Keza Fernas’ın son yıllarda aldığı,  toplamda 1.7 milyar değerinde, 20 adet devasa kamu ihalesi ve bu ihaleler kapsamında alınan muafiyetler ve teşvikler de raporlanmış durumda. (3) 

Bu konu, doğrudan gündemlerimiz içinde yer almadığından daha fazla ayrıntıya girmiyoruz ancak siz özellikle öz kaynaklarla yatırım yaptığınızı vurguladığınız ve kamuoyunun bilmesinde fayda gördüğümüz için bu sınırlarda bir bilgilendirme yapma ihtiyacı duyuyoruz.

  1. “İş disiplinine uymayan 5 kişi, disiplin suçu işledikleri için, yasal hakları verilerek ve ödemeleri yapılarak işten çıkarıldı.” ve “İşten çıkarıldıysan, haksızlık hissediyorsan yasal haklarını kullanırsın.”

İşten ilk çıkarılan Durmuş Olgunsoy, Cengiz Gürsoy ve Erdinç Demirtaş hakkında şirketiniz tarafından yürütülmüş tek bir soruşturma varsa yayınlayın. Bu arkadaşlarımız hakkında tek bir tutanak tutulmuşsa, tek bir kez ifadeye çağrılmış varsa, tek bir kez ceza almışlarsa kanıtlayın. İşten çıkarılmalarına dair disiplin kurulu kararını paylaşın. 

Ancak bunları yapma imkanınız yok, çünkü söylediklerinizin tek bir kelime dahi doğru değil. 15 Ağustos 2024’te işten çıkarılan Durmuş Olgunsoy ve Cengiz Gürsoy ile 16 Ağustos 2024’te işten çıkarılan Erdinç Demirtaş 04 koduyla işten çıkarıldılar. (4) Bu kod “işverenin haklı bir gerekçe olmadan işçiyi işten çıkarması” anlamına gelir ve çıkış tarihinde derhal kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesini zorunlu kılar. Bugüne dek ilgili arkadaşların banka hesaplarına tarafınızdan yapılmış böyle bir kuruş ödeme varsa işlem kaydını ortaya koyun. 

Üstelik Fernas’ın avukatları ile sendikamız avukatları arasında ilgili arkadaşlar açısından açtığımız işe iade davasının zorunlu arabuluculuk görüşmeleri 2 Ekim 2024 (geçtiğimiz Çarşamba) tamamlandı. Eğer böyle bir ödeme yapıldıysa neden arabuluculuk görüşmelerinde işçilerin davadan vazgeçmeleri karşılığında bu tazminatların ödenebileceği önerisi yapıldı? İşten çıkarılan arkadaşlarımızın asla kıdem ve ihbar tazminatları ödenmedi.

İşçilerin işten çıkarılma sebepleri, kendilerine de açıkça söylendiği üzere sendikaya üye olmaları ve diğer işçileri üye olmaya davet etmeleridir. İşçilerden Erdinç Demirtaş’ın işten çıkarılma konuşması işyeri yetkiliniz ve akrabanız Sabır Nasıroğlu tarafından yapılmıştır. (5)

Aralarındaki diyalog tam olarak şöyledir:

Sabır Nasıroğlu: “Kulağıma çok şey geliyor seninle ilgili. Niye böyle şeyler içine giriyorsun, sendikal faaliyet maaliyet?”

Erdinç Demirtaş: “Sendikal faaliyet bütün şirketlerin bir özgürlüğü, çalışanların özgürlüğü.”

S.N: “Sendikal faaliyet biz ileride üretime geçince zaten olacak, sen şimdi neden herkesi galeyana getiriyorsun?”

S.N: “Beş yıldır canavar gibi çalışan ustamı (Önceki gün işten çıkarılan Durmuş Olgunsoy’u kastediyor.) sen ne hale sokmuşsun?”

S.N: “Senin için iyi olmaz, oradan (Bağımsız Maden-İş’i kastediyor.) elini yıkayabiliyorsan yıka.”

S.N: “Ben seni işe aldığımda da senin sendikaya üyeliğin çıkıyordu. Herkesinkini görüyoruz zaten. Çalıştın da eline sağlık, çabaladın da, gördük. Ama eğer benim düzenim bozulacaksa buna izin vermem. Ben sana söyleyeyim Durmuş’un (Olgunsoy) gitmesi tamamen senin yüzünden. Durmuş’a, Cengiz’e (Önceki gün işten çıkarılan Cengiz Gürsoy’u kastediyor.) ‘Sen üye ol.’ dediysen veya sendikan dediyse, evet sizin yüzünüzden.”

E.D: “Şu an sendikaya sadece üye olunuyor. Herhangi bir faaliyet, istem yok.”

Mekanik Müdürü: “Sendikayı senin kadar ben de biliyorum. Şimdi sadece üye olun diyor, yarıyı geçtikten sonra? Siz burada 450 işçinin 300’ünü üye yaptınız. Sen herkese ‘Üye ol, üye ol, üye ol.’ dedin, yüzde 50’yi geçtikten sonra, sen sendikaya ‘Daha dur, girmeyin.’ desen bile sendika dinlemez zaten. Gelecek. Asıl sıkıntı o zaman olur.”

S.N: “İşin özü, işletme düzeninin, çalışma düzeninin daha şey olmaması adına ben seninle yollarımı ayıracağım zaten.”

İşyeri müdürünüz Serkan Güncü ile görüşme yapmak üzere işyerine gelen Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu da müdürün kendisine “Bunlar işçileri sendikaya üye yapıyordu.” dediğini bizzat ifade ediyor.

  1. “5 kişi organize bir şekilde dışarıdan birilerini çağırarak 50-60 kişi oluyor, yasadışı şekilde işyerine girdikten sonra işler bu noktaya geliyor.” ve “Yeraltında çalışan arkadaşlarımızı rahatsız eden 5 kişi hakkında sorun yaşanmış…”

26 Ağustos 2024’te, işten çıkarılan arkadaşlarına sahip çıkan diğer işçileri neden böyle ifade ediyorsunuz? Diğer çalışanları rahatsız ettilerse neden 100’e yakın işçi, işten çıkarılan arkadaşlarına sahip çıktı?

Üstelik işlerin bu tarihten sonra bu noktaya geldiğine dair verdiğiniz bilgi de doğru değil. Sendikamız 15 ve 16 Ağustos’taki işten çıkarmalar sonrası 16 Ağustos ve takip eden günlerde defalarca kez işyerinizin önüne geldi. Müdür Serkan Güncü ile görüşme talep etti. Konunun kamuoyuna yansımadan ve sükunet içinde çözülebilmesi için çaba içinde oldu. Ancak işyeri müdürünüz Serkan Güncü, sendikamıza 1 ay sonraya görüşme tarihi verdi. Bu süre, işçilerin işe iade davası açmak gibi yasal haklarını kullanabilmesi için hak düşürücü bir süre niteliğinde.

Şirket önünde bir görüşme talebiyle beklerken doğrudan size de her yolla ulaşmaya çalıştık. Sendikamızca, tarafınızın resmi adresine 19 Ağustos 2024’te (yani işlerin başladığını iddia ettiğiniz 26 Ağustos 2024’ten tam bir hafta önce) gönderdiği bir E-posta var. Tam olarak oradaki ifadeleri paylaşıyoruz: “Biz bu sorunun Anayasa’da tanımlanan sendikal özgürlüğün korunması ve İş Kanunu’nda tarif edilen iş güvencesi kapsamında karşılıklı diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülebileceğini düşünüyoruz. Ancak işyeri yönetimi tarafından tam tersi bir tavırla karşılaşıyoruz. Size de bu e-postayı müdür Serkan Güncü’nün görüşme talebimizi yine reddetmesi üzerine nizamiye girişi önünden yazıyoruz.” (6)

Aynı tarihlerde tarafınızın TBMM’de bulunan ofisini de defalarca kez arayarak konuyu size aktarmaya çalıştık ve bir milletvekili olarak işyerinizde Anayasal suç işleyen bir müdür konusunda sorumluluk alacağınızı umarak çözüm için diyalog kurmaya çalıştık. Daha sonra cep telefonu numaranıza ulaştığımızda da defalarca kez aradık, sosyal medya hesaplarınıza mesajlar gönderdik. Bu süre zarfında konuyu kamuoyuyla dahi paylaşmadık, yalnızca sizinle ve işveren vekilleri ile diyalog için çaba sarf ettik. Ancak bütün bu çabalarımız sonuçsuz kaldı, bu sebeple eylemlere başladık. (7)

  1. “Soma havzasında 2100 sendikalı çalınımız var, diğer işyerlerinde sendikalı çalışanlarımız var.”

Fernas’ın Koç Holding’le ortak olduğu, Soma’da bulunan DEFAŞ işletmesi ve Sabancı Holding ile Adana’da ilişkili olduğu işletme dışında sendikayla çalıştığı hiçbir işletmesi yok.

Soma havzasındaki 2100 sendikalı çalışanın Fernas’ta sendikamıza üye olan bölümü hariç tamamı Koç Holding’e bağlı Demir Export ile ortak olduğu DEFAŞ işletmesinde çalışıyor. Üstelik bu işçiler de halihazırda Demir Export’ta çalışmaktayken Fernas ortaklığından sonra DEFAŞ’a dönüşen işletmede sendikalı olmuşlardı.

Bu anlattıklarınız ve verdiğiniz bilgiler doğru olsaydı dahi neyi kanıtlar? Anayasa’nın 51. maddesi işçilerin istediği sendikaya üye olmalarını garanti altına alıyor. TCK’nın 118. maddesi işçileri sendikaya üye olmaya ya da üye olmaktan çekilmeye zorlamaya hapis hükmü öngörüyor. Bir işyerinde birden çok sendikaya üye işçiler bulunabilir. İşverenin bu sendikalardan birini tercih etmesi, diğerini baskı altına alması da sendikal özgürlükleri ihlal eder. DEFAŞ ortaklığında sendikalı çalışan işçilerin çoğunluğu T. Maden-İş üyesi, biz aynı işkolunda faaliyet yürüten başka bir sendikayız. Sendikaya üye olduğu için işten atılmanın anlamı, benzer süreçleri yaşayan yüzbinlerce işçinin de bildiği gibi üye olduğu sendikanın işyeri yönetimi tarafından istenmemesi sebebiyle işten atılma anlamına gelir. Yoksa işverenle bağlantılı şekilde, işçinin hakkını savunmaktan kaçınan sarı sendikalara üye olmak elbette genellikle işten atılmakla sonuçlanmaz. Bu konuda açtığımız ve kazandığımız onlarca dava var.

İşyerlerinizde genel olarak sendikalarla çalışmadığınız için belli ki bu konuya vakıf değilsiniz. Bu konudaki yasal güvenceleri ve yargı kararlarını tarafınızla ya da avukatlarınızla paylaşmaya da hazırız.

  1. “Hiçbir dönem işletmemizin yolunu bilmeyen siyasi figürler ortaya çıkıyor.” ve “Ne idüğü belirsiz marjinal gruplar…”

Takdir edersiniz ki, sizin de söylediğiniz gibi 10.000’den fazla işçi çalıştıran ve aynı zamanda bir milletvekili yetkilerine sahip olan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu durumda kelimenin tam anlamıyla (toplumda, türdeş bir kümenin içine girmeyen, onun en ucunda yer alan, aykırı kimse.) marjinal olan sizsiniz.

Sendikamız, 03 No’lu Maden ve Taşocakları işkolunda 2018’de resmi olarak kurulmuş ve genel merkezi Soma’da yer alan bir sendikadır. Konum itibariyle de Soma İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün tam karşısında, Soma Adliyesinin ise çaprazında yer almaktadır. Genel Başkanımız Gökay Çakır, 22 sene çalışmış bir madencidir ve Somalıdır. Bölgede hangi maden işçisine sorsanız sendikamızı bilir. Çünkü Soma Katliamından sağ çıkan ve tazminatları ödenmeyen binlerce işçinin hakları için yıllarca mücadele yürütmüş ve kazanmış bir sendikadır. Takdir edersiniz ki bölgeyi ve işletmenizin de yer aldığı İmbat, DEFAŞ ve Fernas sıralamasıyla bulunan işletmeler bölgesini sizden çok daha iyi biliyoruz.

Bugüne kadar yürüttüğümüzü mücadeleler sırasında grubunuzun başkan vekillerinden Özlem Zengin, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eski Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın da dahil olduğu birçok siyasi figürle görüşmeler ve toplantılar yaptık. Ayrıca Koç, Özyeğin, Eczacıbaşı gibi büyük holdinglerin tamamıyla da benzer süreçlerde müzakereler gerçekleştirerek sorunları çözdük. Biz yüzlerce üyesi olan bağımsız bir sendikayız ve bugüne kadar yapıp ettiğimiz her şey ortadadır.

İşyeri müdürünüz Serkan Güncü, bu süreçte yalnızca bizimle iletişimin önünü kapatmamıştır. Kendisinden randevu alarak gelen Soma Belediye Başkanı Sercan Okur’u da içeri almamıştır. Üstelik Sercan Okur, belediye başkanlığına seçilmeden önce ortaklığınız olan Demir Export’un ve kuruluş aşamasında Fernas’ın avukatlığını da üstlenmiş bir isimdir. Doğrudan tanıdığınız, seçilmiş bir belediye başkanını, sorunun müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesi için çaba sarf ettiği sırada işletmeye almamak nasıl bir düşüncenin ürünüdür?

Bunun dışında Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu (ki kendisi aynı zamanda işletmenizin de bulunduğu yer olan Akhisarlıdır.) ve Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek işyerinin önüne gelen diğer isimlerdir. Bu ifadelerinizle bölgenin milletvekilleri ve belediye başkanlarını mı kastediyorsunuz?

  1. “Yetkisi olmayan sendika…”

Yasalar uyarınca bir sendikanın yetki alması Türkiye çapında ilgili işkolunda yüzde 1’lik örgütlenmeyi ve ilgili işyerinde yüzde 50’lik çoğunluğu sağlaması ile mümkündür. Takdir edersiniz ki bu da ancak işyerinde henüz yetkili olmadığınız süreçte sendikaların yürüteceği üyelik çalışmasıyla mümkün olur. İşyerinizde, yukarıda ses kayıtlarını paylaştığımız şekilde işçileri üye olmaya davet eden işyeri temsilcimiz Erdinç Demirtaş, bu sebeple işten atılmıştır. Hem sendikal çalışmayı baskılamak hem de yetkiyi öne sürmek nasıl bir mantıktır?

“Yetkisiz sendika” kavramı sık sık işverenler tarafından sendikal çalışmayı kriminal göstermek için kullanılmaktadır. Yoksa bir sendika, elbette henüz yetki almadan önce örgütlenme ve eylem yapar, zaten ancak bu yolla işçilerin kendisine üye olmasını sağlayarak yetki kazanır. Siz bir milletvekili olarak neden bu kavramı kullanıyorsunuz? Fernas’ta henüz yetki kazanmış bir sendika yoktur. Olsaydı dahi isteyen işçiler, aynı ortağı olduğunuz DEFAŞ’ta olduğu gibi sendikamıza da üye olabilirdi, bizim görevimiz yine üyelerimizin haklarını savunmak için çalışmalar yapmak olurdu.

  1. “Sendikalaşmanın önünde hiçbir engel yok, 30 saniyede üye olunuyor.”

Sendikalara E-devlet üzerinden üye olunuyor ve kimin hangi sendikaya üye olduğunu kendisi, üye olduğu sendikanın genel başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dışında kimse göremiyor.

Ancak işyeri müdürünüz Serkan Güncü, işten çıkarılan üyemiz Erdinç Demirtaş’ın sendikamıza üye olduğunu gösteren belgeyi kendi sosyal medya hesabı üzerinden paylaştı. Örgütlenme uzmanımız Başaran Aksu’nun SGK verilerini de yine sosyal medya hesabında yazdı. (8) Bu kendi başına bir suç ve işyerinize KVKK ihlaliyle ilgili müdürünüz Serkan Güncü’ye ilişkin bir şikayet dilekçesi gönderdik. Yayınladığınız şirket politikalarınız gereğince bununla ilgili işlem yapmanız ve Erdinç Demirtaş’a ait yasadışı ele geçirilmiş verilerin imha edildiğini bildirmeniz gerekiyor. Ancak bugüne kadar bununla ilgili tek bir kelime dönüş yapmadınız.

İşte sendikalaşmanın önündeki en büyük engellerden biri budur ve sizin işyerinizde yaşandı. Sendikaya üyelik için çalışma yapan öncü işçilerin işveren ve vekilleri tarafından baskılanması, işten çıkarılması, tehdit edilmesi sendikalaşmanın önündeki en büyük engel. Madem sendikayla ilgili bir sorununuz yok, tüm bunları yapan Serkan Güncü hakkında neden işlem yapmıyorsunuz?

  1. “İş güvenliğine dair sosyal medyada yer alan beyanatlar külliyen yalan.”

Bu konuyla ilgili fazladan bir şey söylememize gerek yok. Sosyal medyada işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda beyanatlardan fazlası var; fotoğraflı ve videolu kanıtlar. Bugüne dek bu fotoğraf ve videoları yalanlamadınız ve hiçbir açıklama yapmadınız. Üstelik suyun içinde kıyafetsiz çalışıldığını gösteren fotoğraflardan birinde yer alan bir işçiyi de dahil, bu süreçte işten kaçınma hakkını kullandığı için işçileri işten çıkarmaya devam ediyorsunuz. (9)

  1.  “Yılda en az 4 MAPEG denetimi, 1 Çalışma Bakanlığı denetimi yapılıyor. Biz de en son kendimiz çağırdık, gayet olumlu.”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gittiğimizde heyetimiz tarafından doğrudan daire başkanlarına da söylendiği için açıkça ifade edebiliriz: Bu denetimlerin neredeyse hiçbiri usulüne uygun şekilde yapılmıyor. Kamusal denetimin niteliği gereği, işverenliğin önceden haberi olmaksızın, çalışmanın devam ettiği herhangi bir sırada yapılması gerekir. Ancak sizin de ifade ettiğiniz gibi, örneğin son yapılan denetim, sizin haberiniz dahilinde olmasından da öte sizin ricanızla yapılmış.

Biz hem sendika olarak hem de işçilerin şikayetiyle defalarca denetim talep ettik ancak tarafımıza herhangi bir dönüş yapılmadı. Yalnızca Çalışma Bakanlığı’nda görüştüğümüz daire başkanı konuyla ilgili raporunu Bakanlık düzeyinde sunduğunu söyledi. Ancak yine de biz bu denetimin yapılmak üzere olduğunu biliyorduk. Çünkü birincisi; işyeri güvenliklerinize kadar herkes denetimin Eylül ayı bitmeden yapılacağını biliyordu ve farklı görüşmeler sırasında bunun usulsüz olabileceğini bilmedikleri için tarafımıza söylediler. İkincisi ise; yeraltında çalışması yasak olan araçların yer üstüne çıkarıldığını, uygun olmayan kabloların taşındığını, eksik tabelaların asıldığını, bozuk araçların kaybedildiğini, çalışmaya uygun kıyafet siparişi verildiğini ve en önemlisi içeride çalışan işçilere hangi konuda nasıl konuşmaları gerektiğinin tembih edildiğini tespit etmiştik. Bu koşullarda, üstelik sizin ricanızla yapılan bir denetimden eğer ilgili müfettişler ahlaki bir üstünlük ve sorumluluk taşımıyorsa elbette sizin istediğiniz sonuç çıkacaktır. Bunu sizin aksinize biz ve bütün kamuoyu, rapor yayınlandığında görebileceğiz.

Yine bu vesileyle ifade edelim; işyerinde bir de sosyal müfettişin çalışma yaptığını biliyoruz. İşten çıkarılan işçilerin sendikal sebeple atılıp atılmadığını tespit etmek üzere bir dizi görüşme yapıldığının haberini aldık.

Her iki müfettişten de ricamızdır: Soma Katliamı’ndan sadece 47 gün önce işyerinde teftiş gerçekleştiren heyet “Herhangi bir sorun yoktur.” şeklinde rapor düzenlemişti. Ancak katliamdan sonra davalar sürecinde tespit edildiği üzere bütün eksiklikler görmezden gelinmiş ve alınabilecek önlemler varken duyarsız kalınarak tarihimizin en büyük işçi katliamlarından birine ortak olunmuş. Burada suça ortak olmayın, işçilerin talepleri doğrultusunda, gerçekleri ortaya çıkarmaya kabil bir denetim gerçekleştirin.

  1. “Bütün malzemeler, ekipmanlar yeraltında çalışmaya uygun. Yoksa sizi çalıştırmazlar zaten.”

İşletmenizde uygulanmayan İSİG kurallarına ilişkin onlarca sorun sayılabilir. Bunların hepsi, video kayıt/fotoğraflar ile doğrudan işçiler tarafından aylarca belgelenmiş, sadece bir kısmı Sendikamız sosyal medya hesabından paylaşılmıştır.  (10)

“Yeraltında çalışmaya uygun malzemeler” kısmına öncelikle yer altındaki motorlu taşıtlar üzerinden yanıt verelim.

Çalışma Bakanlığı tarafından çıkarılan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-3’ün 4.5. maddesi; “Kömür ve kükürt ocaklarında, benzinli lokomotiflerin ve benzinle çalışan araçların kullanılması yasaktır.” şeklinde düzenlenir. Soma gibi metan yoğunluğu bilinen bir havzada sondaj çalışması yaparken metan geliri ihtimaline karşı mutlaka önlem alınmalıdır. Metan kaçağı ile benzinli araç etkileşimi çok büyük facialara kapı aralar.

Ancak işletmeniz Fernas’ta hem yasak araçlar yeraltında kullanılıyor hem de elektrik panosu ve iş makinelerinin üzerinde olması gereken metan sensörleri bulunmuyor. Yasak araçların kullanılmasının ötesinde, bu araçların yer altında adeta çok araçlı bir yolda bir trafik kazası yaşanırcasına birbirleri ile çarpışması gibi ve çok büyük sonuçlardan şans eseri kurtulunulan durumlar da yaşanmış, bu kazanın görüntüleri de sosyal medya hesaplarımızdan kamuoyu ile paylaşılmıştır. (11)

Keza sondaj çalışmasını yapan madencilere mutlaka verilmesi gereken gaz ölçüm cihazları yalnızca amirlere veriliyor ancak amirler çoğu zaman işi yapan madencilerin yanında bulunmuyor. Bu hususa dair de sayılı amire kıyasla, yüzlerce işçinin tanıklığına kolayca başvurabilirsiniz.

Tüm bunların ötesinde, madencilere verilmesi gereken en temel araç/gereçlerden biri olan OFK maske verilmiyor, yerine gündelik kullanıma uygun tibbi maskelerden temin edilirken, işçilere bu maskelerden günde bir adet kullanım hakkı veriliyor. İşletme müdürünüz Serkan Güncü’nün dahi bu ekipmanlar olmaksızın yer altına indiği görüntüler dahil olmak üzere, bu hususla ilgili de farklı aylarda çekilmiş onlarca fotoğraf elimizde ve bir kısmı da sosyal medyada bulunuyor.

Yeraltına çalışmaya uygun olmayan malzemelerinin en başında kimyasallar geliyor. Yönetmeliğe göre kimyasal yapılan alanda kimsenin durmaması gerektiğinden şerit çekili alan vardiya amirleri ve şirket yöneticileri tarafından kaldırılmış durumda. Madenciler kimyasala uygun koruyucu tek ekipman; gözlük, tulum, maske olmadan çalışıyor.

Üstüne işletmenizde tarihi geçmiş kimyasallar kullanılıyor. Yeraltı çatlaklarını kapamak üzere çalışmaların büyük kısmında kullanılan kimyasallar yapılırken işçilere korucu kıyafet verilmiyor. Kimyasallar işçilerin saçlarında, ellerinde, vücutlarına birikiyor ve alerjik tepkimelere yol açıyor. İşçiler kısa vadede kalıcı körlük, cilt hastalıkları; uzun vadede kanser tehlikesi altında çalışıyor. Keza, bu konuya dair de işçilerin kimyasal bidonlarının üzerinde yemek yediği görseller dahil, kimyasal yapılma işlemine ve sonuçlarına dair onlarca görüntüyü paylaşmış durumdayız. (12)

Bu çatlaklara kimyasal yapılırken, üstüne çıkılmaması gereken makinelerin üzerine 3-4 işçi birden, altlarına 7-8 metre derinliğindeki yer altı su birikintisi varken çıkıyor. Kafes, halat ve emniyet kullanılmıyor. Su birinkitisinin içerisinde su altında olmaması gereken 1000 voltluk kablolar yer alıyor, tek bir elektrik kaçağında suyun içinde ve iletken maddelerin üzerindeki tüm işçilerin çarpılmak sureti ile ölümü kaçınılmaz görünüyor. İşçilerin bu sular içinde üstü tamamen çıplak çalıştıkları görüntüler dahil olmak üzere bu konuya dair de onlarca görüntüyü paylaşmış durumdayız. İşçilerin servis niyetine iki kişilik kamyona 7-8 kişi sıkıştırılarak yer altına indiği fotoğraflar da bu görüntüler için en masumları olarak yer alıyor. (13)

  1. “İşçiler önce maaşları kabul edip çalışmaya başlamıyor mu? Herkes hakkı neyse onu alıyor.”

Fernas ve Soma’da bulunan diğer büyük maden ocakları arasındaki ücret farkı, özellikle Temmuz ayında diğer işletmelerde yapılan zamlardan sonra ortaya çıktı. Temmuz ayından önce ortalamanın yine altındaydı ancak fark bu kadar açık değildi. Güncel olarak aradık fark 12.000 ile 15.000 TL arasında. Fernas işçilerinin sendikamıza üye olmasının yoğunlaştığı tarihler de bu aralık aynı zamanda. Yani işçiler, Soma havzası ortalamasının çok altında ücret aldıkları ve işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda bütün uyarıları cevapsız bırakıldığı için sendikamıza üye oldular; buna öncülük eden işçiler de işveren vekiliniz Serkan Güncü tarafından işten çıkarıldılar. 3, 4, 5 yıllık kıdemlere sahip işçiler elbette en başta siz düşük ücret vermenize rağmen Fernas’ta çalışmayı tercih etmediler, son birkaç ayda bu ücret sorununu yaşamaya başladılar. Bu çok basit gerçeği neden çarpıtıyorsunuz?

Üstelik bu durum, “Biz henüz hazırlık aşamasındayız, ücretlerin daha düşük olması normal.” savunmanızı da boşa düşürüyor. Çünkü ortaklığınızın bulunduğu DEFAŞ’ta da hazırlık aşamasında işçiler ortalama bir ücret aldılar ve daha birkaç ay önce Fernas işçileri de ortalamaya yakın bir ücret alıyordu.

  1. “470 kişi, üç vardiya çalışmaya devam ediyor.”

Buna yine kendi belgeleriniz ile cevap veriyoruz. 26 Ağustos’tan beri, işten kaçınma hakkını kullandığı için ifadeye çağırdığınız, savunmasını talep ettiğiniz ve ihtar gönderdiğiniz işçi sayısını paylaşın. 90’dan fazla işçiye ihtar gönderdiniz. Yine sizin ifadenizle 500’e yakın işçinin çalıştığı bir işletmede 90’dan fazla kişiye işten kaçındığı için ihtar gönderilmişken, nasıl 470 kişi üç vardiya çalışmaya devam edebilir? Üstelik şirket önünde nöbet tutan ve çeşitli sebeplerle yanımızda olamayan arkadaşları bir kenara bıraksak dahi, sizinle görüşme talebiyle 40’tan fazla maden işçisi halihazırda Ankara’da bekliyor.

  1. “Eyy filan holding, biz senin kapının önünde eylem yaparız. Bu nasıl tehditkar bir davranış!” ve “İş dünyasına sesleniyorum, sakın bunlara boyun eğmeyin. Dik durun, onurlu durun.”

Sendikamız ve Fernas işçileri büyük ortaklarınız Koç Holding ve Sabancı Holding’i İstanbul’daki merkezleri önünde “Toplu ölüm riski var. Köleliğe ortak olmayın!” diyerek sorunun çözümü için sorumluluk almaya çağıran eylemler yaptı. Bunu 301’i kaybettiğimiz ocaklardan çıkan Fernas işçileri adına son derece önemli görüyoruz. İşçilerin, emniyet görevlilerinin ve şirketlerin özel güvenliklerinin gözetiminde, büyük holdingleri protesto ederek sorumluluk almaya çağırmasını tehdit olarak görüyorsanız, işçiler için esas tehdidin nasıl gerçekleştiği konusundaki fikrinizi de kamuoyuyla paylaşın.

Bu tehdit, işsizlik tehdidir. Soma havzasında çalışan Koç Holding’e bağlı Demir Export ile ortaklığınız olan DEFAŞ, Özyeğin’e bağlı Polyak ve en eski maden işletmelerinden biri olan İmbat dahil bütün maden ocaklarına direnişteki işçilerin listesinin dağıtıldığını öğrendik. Fernas’ta çalışmak istemediği için başka işyerlerine başvuran işçilerin tamamı işe alım yapılıyor olmasına rağmen geri çevrildi. Takdir edersiniz ki, bu şirketlerin servis şoförlerinden güvenliklerine, hizmet sağlayıcılarından işçilerine herkes Fernas işçilerinin akrabası, komşusu ya da tanıdığı. Bu kanaldan edindiğimiz bilgiler ile gerçeklik uyuşuyor. Sizden hak istemek, haydi siz bu hakkı vermiyorsunuz diyelim, başka işyerlerine alınmanın önünde neden engel teşkil ediyor? Asıl tehdit budur.

  1. “Birileri bize parmak sallıyor, biz buna boyun eğmeyiz… Bizi korkutamazsınız, ürkütemezsiniz.”

Biz size parmak sallamıyoruz, çalışma ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların Anayasal demokratik haklar kullanılarak çözümü için çaba sarf etmek bir savaş ilanı değildir. Ancak hakkını arayan işçilerle ilgili söylediğiniz sözler, bir işveren olarak ama özellikle de bir milletvekili olarak yetkileriniz düşünülünce eşitsiz bir ilişkiyi ortaya koyuyor. Ortada boyun eğilecek, korkulacak bir durum yok. İşçilerin talepleri var ve müzakere yoluyla bir çözüm elde edilebilir. İşçiler açısından durum bundan ibarettir.

Sendikamız açısından ise sizinle ortak yönlerimiz var. Biz de haklı olduğumuza inandığımızda boyun eğmeyiz, korkmayız, ürkmeyiz. Ciddi bir çalışma yapmadan, ince eleyip sık dokumadan hiçbir işin altına girmeyiz, bütün kanalları zorlamadan eylem yapmaya başlamayız ama işçiler hala hakkını alamadıysa da geri dönmeyiz. Bizimle masaya oturmanız gibi bir talebimiz ilk günden beri yok, kendi işyerinizde çalışan işçilerden oluşan bir heyetle görüşmeniz halinde sorunların zaten ortak şekilde kavranacağına ve çözüme gidileceğine inanıyoruz. Bizim için Fernas işçisinin sorunlarının çözülmesinden daha büyük bir gurur olamaz.

Bu sebeple sizi dünden beri defalarca kez arayarak randevu talep eden işçilerden bir heyetle görüşmek üzere sağduyuya, çözüm odaklı olmaya ve müzakereler için sorumluluk almaya bir kez daha davet ediyoruz.

Saygılarımızla…”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK HABERLER

BİZİ TAKİP EDİN

289,629BeğenenBeğen
2,203TakipçiTakip Et
19,906TakipçiTakip Et
411AboneAbone Ol
- Reklam -

EN SON HABERLER