20.8 C
İstanbul
3 Ekim 2024, Perşembe

Giritlioğlu’nun Ardından: İnsanlık Tarihi Kayda Aldı

KONUK YAZAR: CEREN GÜNDOĞAN

2009 yazı… Kocaeli Üniversitesi-Güzel Sanatlar Fakültesi’nde  öğrenciyim, dramatik yazarlık bölümünde 3. sınıfın sonu. Bir aylık stajımı yapmak için Yavuz Turgul’un ve Nilgün Öneş’in referanslarıyla Asis Yapım’ın kapısından içeri giriyorum. Sinemasına hayran olduğum, Türkiye’ye proje tasarım kavramını hakkıyla getiren Tomris Giritlioğlu aynı anda dört dizi projesi hazırlıyor o sırada. Bu Kalp Seni Unutur mu, ikinci sezonu devam eden Asi, Kasaba, Kül ve Ateş… Daha sonra Her Şeye Rağmen. Oba Sokak, Kavala Apartmanı muhteşem bir yoğunlukla vızır vızır…  Alevi-Kürt mevsimlik işçilerin yerleşik halkla yaşadıklarını anlatan Kasaba dizisinde stajyer senarist olarak ekibe karışıyorum. Staj bitiminde Tomris hanım asistanı olmamı teklif ettiğinde bambaşka bir kapıdan da içeri giriyorum.

Gerilimi yüksek montaj odasından, Gönülçelen’in kanala yetiştirilecek bölüm kopyasının mix’ine, sabahladığımız post stüdyosundan senarist toplantılarına ışınlanıyorum. Tempo da gerilim de yüksek. Tomris hanım duygular tayfı, her işine yansıyor ışığı. Profesyonel çalışma hayatında onun asistanlığı başlı başına bir okulken, bölüm başkanından izinle haftanın bir günü dördüncü sınıfa giderek mezun oluyorum. Bitirme tezimi ilk seferde reddeden bölüm başkanına duyduğum öfkeden ağlarken Tomris hanımın eli değiyor omzuma. “Sen bunun için ağlayacak bir kız değilsin, daha neler göreceksin evlat!” Gözyaşım kesiliyor. Öfkeyi yaratıcı biçime eğip bükmeyi öğreniyorum ondan, o anda. Tomris… Savaşçı, cesur, güçlü demek. Mücadeleyi bırakmamayı öğretiyor, kendimi hatırlatıyor bana. Bu en önemli özelliği, sonradan iyice bellediğim. Bir sanatçının kadın olarak ne zorlu anlarda karar mercii erkeklere, yerleşik düzende patriyarkaya kafa tutuşunu hayranlıkla izliyorum. Aklına koyduğunu, olsun istediğini oldurmak için büyük mücadeleler veren eşsiz bir ateşe sahipti Tomris Giritlioğlu.

Enfes bir kaliteyle ördü yaşamını. Antakya’dan düzenli gelen kolilerce mamulü paylaştı tüm ofis çalışanıyla. Ayvalık’tan her dönüşünde o çok sevdiği damla sakızlı kahveleri, zeytinyağları… Ayvalık Tomris hanım demek benim için, hâlâ, hep.

Ceren Gündoğan, Tomris Giritlioğlu ile birlikte.

Onun tek keşfinin iyi oyuncular olmadığını sektörde herkes bilir. Tomris Giritlioğlu’nun yörüngesinde bulunan herkes bugün işlerinde başarılı isimler. Sanat yönetmenleri, saç, makyaj, kostüm tasarımcıları, senarist, ışıkçı, yönetmen, uygulayıcı yapımcı, kurgucu… Neyin nasıl yapıldığını, mutfakta, arka planda nelerin nasıl yapıldığını kendisinden gördük, öğrendik. Kalite çıtası hep çok yüksekti.

Nilgün Öneş’le ortak eserleri, Türkiye’nin yakın dönem toplumsal hafızasının ve solun acılı tarihini konu alan Hatırla Sevgili ve ardından Bu Kalp Seni Unutur mu’nun açılan davalarla nasıl köşeye sıkıştırılmak istendiğinin, bir dolu anının, Nilgün Öneş’le Tomris Giritlioğlu’nun yaratım dolu, eşsiz dostluğunun tanığıyım.

Zaman geçti, Asis Yapım kapandı. Ülke politikası bir kere daha yüz seksen derece döndü. Türkiye’nin yüzleşme aynasının vadesi doldu.

Tomris hanım durmadı, yüzleşme inadında ısrarcılığıyla bir başka özel işi, Kayıp Şehir’i yaptı. O sırada adadaki küçük dünyamın, sektöre ara verme ihtiyacımın cazibesine kapılarak Kayıp Şehir’de asistanı olma fırsatını kaçırdım. Güzel hayat ne eylerse güzel eyler elbette ama geçmişime yönelik tek keşkemdir bu. Sonrasında hayatın aksı değişti hepimiz için, telefonlarımız seyrekleşti.

Romanım Yaralı Rüzgâr’ı ilettim kendisine. Geçen sene ziyaretine gittiğimde orta sehpanın üstünde üç kitap vardı. Hıçkırık, Necmettin Giritlioğlu Kitabı, Yaralı Rüzgâr… 

Hikâye kurmayı, toplumsal dertleri bireysel dertlerle buluşturmayı, “romanda sinema” duygusunu sizden öğrendim dediğimde gözleri parladı. Övgü karşısında sessizleşenlerdendir o. Gece montaj odasında çalıştığı için uyanılması zor sabahın erken saatlerinde olan töreni, nikâh şahidim olduğu sabahı hatırlatıyorum. Gülüyoruz. 

Türkiye sinemasının devrimci şansının, tutkusu yüksek büyük bir sanatçının, ustalarımdan Tomris Giritlioğlu’nun sonsuzluğa gittiği haberini aldığımda Bodrum’da yönetmen yardımcısı olarak belgesel film çekimindeydim. Çekime ara vermiş, deniz keyfi yapıyorduk ekipçe. Birkaç saat önce sevgiyle Tomris hanımı konuşmuştuk.

Haberi duyduğumda aklıma ilk gelen cenaze töreninde John Lennon’ın Imagine’ının çalınmasını istediği oldu. Hayallerini gerçekleştirme ateşi veriyor hayat bazı özel ruhlara. Tomris Giritlioğlu da böyle biriydi. Eserleri, anılarıyla hep bizimle. Sonsuz zaten.
İşine olan tutkusunu bildiğimden çok istesem de katılamadığım cenaze töreni için beni anlayacağını düşündüm. Çekimleri bitirmiş dönüş yolunda, dün sabah Bodrum-İstanbul uçağı havalanırken gözlerim kapalı, Tomris hanımı, katılamadığım töreni, anlar o beni diyerek, bir ismin nasıl bu kadar kişiyle özdeşleşebildiğini düşünürken uçaktaki anonsla gözlerimi açtım. Anonsta bizi İstanbul’a getiren uçağın adının “Tomris” olduğu söyleniyordu… Çalışanlar olarak kendi aramızdaki kısaltmayla “TG” bu, mesajlar yoluyla elini omzuma koymaya devam ediyor. 

Kendini zorlamanın kişiyi geliştirdiğini de Tomris hanımdan öğrendim. Dizi- film sektöründe devrimci bir cesaretle neleri nasıl başardığını izleyen şanslılardanım. Hiçbir eser boşa gitmez, yaptıklarınız için belki çok hırpalandınız ama yapılan her şey geleceğe aktarım demek değil mi? Sesinizi sözünüzü insanlık tarihi kayda aldı. Boşa gitmeyecek hiçbir şey. Her zaman saygıyla seveceğim sizi. Her şey için teşekkür ederim ustacığım, muhteşemdiniz. Devriniz daim olsun. 

Modern Odiseus’lar, ki onlar şarap rengi denize gözyaşlarını kattılar.
Suyun öte yanına yağmaya gitmediler…
Barış ve dostluk istediler,
Sevgiliden ayrı düştüler.

(Suyun Öte Yanı’ndan)

Ceren Gündoğan
26.9.2024

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK HABERLER

BİZİ TAKİP EDİN

289,629BeğenenBeğen
2,203TakipçiTakip Et
19,906TakipçiTakip Et
411AboneAbone Ol
- Reklam -

EN SON HABERLER