20.8 C
İstanbul
3 Ekim 2024, Perşembe

Üzüldük, Öfkelendik

KONUK YAZAR: TURGAY ÇELİK

Özetin özeti olarak anlatmaya çalışayım. Almanya genelinde eş zamanlı olarak 2 Temmuz 2024 tarihinde ‘Çok Kötü Bir Şey Oldu’ gösterime girdi.

Elbette ki duyarsız kalamazdım. Ben de Wiesloch Alevi Kültür Merkezi’nin düzenlediği organizasyon için sinemaya gittim. Yoğun bir katılımla yaklaşık 4,5 saat süren belgeseli izledik. Üzüldük, öfkelendik, duygulandık.

2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta Pir Sultan Abdal anma etkinliklerinde işlenen katliamda otuz üç canımızın katledilişine bir kez daha tanıklık ettik. 33 aydın, yazar, şair ve sanatçı. 33 düş yolcusu. Gençler, öğrenciler, aralarında Semah dönenler, hepsinin hayalleri vardı. Kimi mimarlık, kimi tiyatro, kimi felsefe, kimi de tıp okuyordu. Türkiye’nin aydınlık geleceğini katlettiler, kararttılar. Önünü bariyerlerle kapattılar.

İzlediğimiz belgeselde birinci kuşağın anlatıları ve içinde bulunduğu psikolojik durum çok önemliydi. Belgeselde konuşmalar ve yorumlar özet olarak şöyle:

“Yapılan cemlerde köyün bütün girişlerinde gözcüler vardı. Olası bir saldırı halinde haber vermek için her girişe bir gözcü dikmiştik korkuyorduk. Toplumsal yaşamda kamuda okulda sokakta alışverişte korkarak gezdiklerini esnafla karşı karşıya korkarak geldiklerini sürekli aşağılandıklarını anlattılar.”

Kentin demografik yapısının bozulması, 1950’de Ermeni sürgünü ve göçüyle başlamıştı. 1960 yılında Sivas Türkiye’nin beşinci büyük iliydi. İslamcı çevrede Necip Fazıl’ın yazıları ve şiirlerinde Kızılbaş Alevilere yönelik hep teşhir ve hakaret vardı. “Kızılbaş Aleviler ayrık otu, ısırgan gibidir; bunları içimizden ayırmamız gerekir” diye yazılar yazardı.

Şah İsmail-Yavuz çatışması sürekli diri tutulurdu; toplumsal hafızada hep yer etmişti. Madımak Katliamı bir cumhuriyet projesidir. Avrupa’da “anti-semitizm” ne ise Türkiye’de Kızılbaş Alevilere yapılan da aynı, hiçbir farkı yok. Aleviler sürekli potansiyel suçluydu; ayak bağıydı engellenmesi ve temizlenmesi gerekiyordu. Sivas’ta da onu yaptılar.

Ali Baba türbesinin yanına bir cami minaresi koydular; adına da Ali Baba Camii adını verdiler. Sivas’ta efektif etnik temizlik yapıldı. Planda, projede bu vardı; bunu da yaptılar.

Aleviler artık görünür olmaktaydı. Esnaflıkta, kamuda, okulda, üniversitede, sokakta görünür olmaya başlamıştı. Aynı zamanda şehrin demografik yapısında da bir gelişme gözüküyordu, bunu hazmedemediler.

1980 öncesi katliamları, saldırıları MHP’liler yapıyordu. 1980 sonrası Selefi gruplar eliyle katliamları uygulamaya başladılar. Halk durup dururken saldırıya geçmez; önce bir duygu oluştururlar, duygularla da kitleleri oluştururlar. Bu nasıl bir duygu ki düşmanlaştırılıyor, kan kusuyor halk; işte böyle bir duyguyla insanları kitleleştiriyor ve katliamları uyguluyorlar.

Yaramızı deştiler, katilleri affettiler; zaman aşımına uğrattılar davayı. Cezası kesinleşmiş, müebbet almış bir katile Pamuk Dede diye sempati beslediler ve cezasını kaldırarak dışarı bıraktılar. Bu nasıl bir cani duygu, bu nasıl bir insanlık. Sivas Katliamı’ndan önce askeri, jandarmayı, özel harekatı, bütün birimleri Divriği dağlarına gönderdiler. PKK’lılar var diye
Sivas’ta güvenlik birimi kalmadı. Artık kışlada sadece acemi erler vardı.

Katliam olduğu gün acemi erleri Madımak Oteli’ne gönderdiler. Ellerinde eğitim tüfekleri vardı, öylece sekiz saat izlediler. Daha sonra ortaya çıktı ki Divriği dağlarında ne PKK ne de bir başka örgüt vardı. Sivas Katliamı önceden en ince detayına kadar planlanmış bir katliamdı. Fail arıyorlar, katil arıyorlar; orada devlete karşı bir kalkışma yok. Bir isyan yok.

Fail devletin kendisidir. Katliamı işleyen devlettir. Katliam olduğu gün anma etkinliklerinde, otelden sağ kurtulanları emniyetin en üst katına çıkardılar; saldırılardan korumak için. Bu nasıl psikoloji, bu nasıl bir insanlık; böyle bir psikoloji altında emniyetin en üst katındasın ve içeri girip çıkan her polisin o bakışları bizlere saldıran güruhtan daha kötüydü. Sanki bir veba var üzerimizde, sanki biz suçluymuşuz gibi o bakışları hiç unutamıyoruz.

Sivas’ta böyle bir katliam oldu. Dersim’le, Maraş’la, Çorum’la bir yüzleşme olsaydı, Sivas Katliamı da olmayacaktı. Katliamların işleniş biçimine baktığımızda, hepsinde aynı yöntem. Tıpkı Maraş’ta olduğu gibi, Sivas’ta da bütün köylerdeki o gerici güruhu Sivas’a taşıdılar ve saldırttılar. Bütün katliamlar cuma gününe denk getirildi ve namazdan sonra işlendi.

Söz uçar yazı kalır! Titiz bir çalışma ile bu belgeseli topluma kazandıran başta Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olmak üzere emeği geçen bütün canlara sevgilerimi gönderiyorum. 4,5 saatlik bir belgeselin özetini buraya yansıttım, kalanı da izlemeniz dileğiyle.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK HABERLER

BİZİ TAKİP EDİN

289,629BeğenenBeğen
2,203TakipçiTakip Et
19,906TakipçiTakip Et
411AboneAbone Ol
- Reklam -

EN SON HABERLER